
Şu hikayeyi çok duymuşsunuzdur: Bir çocuk babasından birşey almasını ister. Babası onu bir işe verir, sonra kazandığı parayı gizlice tamamlar, çocuğun istediğini alır. Çocuk, paranın kolay kazanılmadığını öğrensin diye yapılmıştır bu mizansen.
Alaçam'ın çocukları ise bunu doğal olarak öğrenir. Çünkü tarım işi, babanın işe gittiği annenin ev hanımlığı yaptığı hikayelere benzemez. Köyde herkese iş düşer. Bu nedenle yukarıdaki hikaye Alaçam'da farklı yaşanır.
Günümüzde yaz gelmeden çocuklar pazarlığa başlar ve "Bu sene ahududu zamanı kovaları taşıyacaksın, beni bağıttırmayacaksın tarlanın ortasında, söz, ben de sana ahudududan para gelince telefon alacağım. " diyen annenin sözleri ile sona erer.
Telefon bilmeyen bir önceki kuşağın çocukları ise mevsimlik işçiler gibi yevmiye ister, çoğunlukla "kışın okul harçlığı veriyoruz ya, senin yevmiyen o işte " cevabı ile karşılaşırdı.
Daha eskilerde ahududunun bilinmediği, çilek üretildiği zamanlarda, tüccarlar çileğin yapraklarını ayıranlara ek ücret ödediği için, genellikle yapraklar temizlenirdi. Bilin bakalım bu ömür törpüsü işi kim yapardı. O zamanlar çocukların aklına karşılığında birşey istemek de gelmezdi. Yine de dondurma alınınca dünyalar onların olurdu.
Daha da eskilerde, gelir getirecek ürünlerin üretilmediği, çocukların yalnızca işgücü lazım olduğu için doğduğu, kalabalık ailelerin bir arada yaşadığı, birşey istemek beri gelsin, istenecek bir şeyin olmadığı zamanlarda ise köye leblebici gelince annesinin yıkayıp astığı onlarca yün çorabı leblebi ile takas ederdi çocuklar. Ailenin giyecek çorabı kalmaması pahasına.
Daha önceki kuşak mı? Onlar belki de ne çocuk olmayı bildi, ne de leblebiyi duydu…
Ürünü Nasıl Buldunuz